Bu sıra oturdum sadece Zonguldak’ı ve yaşanılanları düşünüyorum.
Başka şehirlerde ki sorunların kavgaları ve çözüm yolları gerçekten böyle midir?
Onu anlamaya çalışıyorum.
Düşünsenize bir gazeteci, gazetecilere “Kaleminizi kırarlar” diyen milletvekilini, “sarı basın kartlarınızı yırtıp atın” diyen belediye başkanını ve “sizi sokakta gezdirmeyeceğim, tehditse tehdit ediyorum, yargı gereğini yapmazsa ben yapacağım” diye mafya gibi konuşan bir belediye başkanını savunuyor.
Arsızlaşınca demek böyle oluyor.
Şimdi bu gazeteci belediye başkanını ziyaret ediyor, ziyaret sonrası belediye başkanını kim eleştiriyorsa alıyor eline kalemi bunlara saldırıyor.
Şimdi soruyorum size acaba neden?
Sonra bir de diğer gazetecileri avanta almakla suçluyor.
Böyle ahlaksızlık olur mu?
Yapmış olduğum bütün haberlerin arkasındayım.
Yaptığım haberlerle ilgili sonuna kadar yargı yolu açıktır.
Şimdi soruyorum sizlere,
Yanında çalışan birisini karısını işten attırmakla tehdit eden, Matbaada basılan, işçisinin tazminatını vermemek için onu tehdit ettiren, siyasetçilerden seni 1 yıl yazmam diyerek para alan ve bunun adına “kasko yaptım” diyen, milleti yatak odalarına kadar yazan bu memlekette gazetecilik yapıyorsa ve belediye başkanları milletvekilleri yine de buna sahip çıkıyorsa diyecek hiçbir şey yok.
Siyaset ve gazetecilik mesleğindeki yozlaşmanın son noktasına gelinmiştir.
Ya bu siyasilerin korktukları bir şey var, ya da bu gazetecinin ellinde sağlam bu siyasilerle ilgili belgeler var.
Yoksa kendisine bunca hakaret eden, özel ilişkilerine kadar yazan bir gazeteciyi başkan niye makamında oturtsun ki?
Neyin pazarlığındasınız diye sorarlar değil mi?
İşte bu yüzden diyorum.
Bunların gazetecilik yaptığı yerde Allah’a şükür…
Destan yazarız, destan…
ZEHİRLENİYORUZ!