05 Nisan 2024 Cuma
BİRİLERİ RAHATSIZ, OLMASA ŞAŞARDIM!
Zonguldak ne garip şehir değil mi?
İnsanı farklı, doğası farklı, denizi farklı hele ki siyasetçileri hepten farklı.
Geçtiğimiz günlerde Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş ile ilgili LENS MEDYA HABER istihbarat kaynağına gelen iddiaları dile getirdik.
Dile getirdiğimiz iddialardan Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş’ın rahatsız olmasını anlıyoruz da, gazeteciler niye bu durumdan rahatsız onu anlamıyoruz.
Bazı gazeteciler bırakmış işi gücü, avukatlığa başlamış.
Gerçi bunlar avukatlık da yapamıyor, o bilgi ve donanım kendilerinde zaten yok.
Bir de avukatlar bu işi belirli bir ücret tarifesi üzerinden yapıyor fakat bunlar neyin üzerinden yapıyor orasını kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.
Vardır bir çıkarları herhalde…
Biz Zonguldak halkının düşüncelerini ve bir takım göstermiş olduğu iddiaları gündeme getirmeye devam edeceğiz.
Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş zaten bu ortaya konulan haberle ilgili, şahsımı; avukatları aracılığıyla mahkemeye vermiş, mahkeme de haberi “basın özgürlüğü” kapsamında değerlendirdiği için bu talebi reddetmiştir.
Bizler gazeteci olacağız, halkla ilişkiler memuru değil.
Zonguldak halkı herkesi herkesten çok iyi tanıyor.
Biz toplumda sis bırakanlardan değil iz bırakanlardan olmak istiyoruz.
Ne diyor Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk; “Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır”
Gördüklerimizi de, düşüncelerimizi de samimiyetle yazmaya devam edeceğiz.
Eğer bir kesim bizden rahatsız olmuyorsa, bilin ki biz gazetecilik değil halkla ilişkiler yapıyoruzdur.
Peki niye rahatsızlar?
Tabi biz Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş ile ilgili haberi ortaya koyar koymaz, Kozlu Belediyesi’nde istihbaratlar çorap söküğü gibi gelmeye başladı.
Akrabaları işe almalar, damada kıyaklar, bütün medya kuruluşları bu haberleri yapmaya başladı.
Yani anlayacağınız medya kuruluşlarının birazının Kozlu’ya bakmalarını sağladık.
İşte bu yüzden mahkemeye de verirler, sindirmeye de çalışırlar, hatta Ak Parti Milletvekili Hamdi Uçar gibi “kaleminizi kırarlar” diye tehdit de ederler.
Bizim kimseyle işimiz yok…
Sadece doğru bildiklerimizi, inandığımız düşünceleri yazmaya daima devam edeceğiz.
DALKAVUK
Padişahın biri patlıcan yemeğini çok severmiş.
Bir gün yemekte,
Padişaha hünkârbeğendi vermişler. Tadına bakmış. Çok beğenmiş.
– Nedir bunun içindeki?” diye sormuş.
– Patlıcan”.
– Yahu ne güzel bir şeymiş şu patlıcan” deyince, dalkavuk başlamış saymaya…
“Patlıcan şöyle güzeldir, böyle hoştur, öyle iyidir… Dolması olur, türlüsü şahanedir, karnıyarığı yiyen kendinden geçer, kızartması ağızda unutulmaz tatlar bırakır, reçeli bile yapılır…”
– Pekiyi” demiş padişah. “Bir de karnıyarık getirsinler bakayım”
Maalesef karnıyarığın acı suyunu yeterince akıtmamışlar. Padişahın ağzını dalamış.
– Ne kötü bir şey bu!” der demez dalkavuk saymaya başlamış.
“Patlıcan şöyle fenadır, böyle kötüdür, öyle tatsızdır… Tazesi iyi olsaydı kuru dolma yapmazlardı, başka şey yokmuş gibi reçelini bile yapmışlar. İmam bayıldı ama tadından ötürü değil acısından bayıldı…”
Padişah dalkavuğun sözünü kesmiş. “Hele dur biraz. Az önce patlıcanı övüp göklere çıkaran sen değil miydin?”
Dalkavuk yanıtlamış: “Ben patlıcanın değil, sizin dalkavuğunuzum”
KISSADAN HİSSE
Muhsin Yazıcıoğlu’nundediği gibi;
“İki saniye sonrasına garantimiz olmayan bir hayatımız için fırıldak olmaya gerek yok!”
Bir keskin kalem merhum Uğur Mumcu’nun söylediği gibi;
“Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar.
Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.”