05 Nisan 2024 Cuma
Neden böyle bir başlık seçtiğimi merak ettiğinizi duyar gibiyim.
Çünkü Zonguldak Ak Parti teşkilatının içinde tamda böyle bir durum var.
Aslında gerçekten bu konuları tekrar tekrar yazmaktan sıkıldım ama nasıl bir algı operasyonu yapıldığını gördüğüm için ve bazı basın yayın organlarının bu duruma alet olduğunu fark ettiğim için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.
Öncelikle Ak Parti Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan ile hiç bir husumetimin olmadığını yaptığımız bütün haberlerin gazetecilik refleksi ile yapıldığını söylemek isterim.
Yarın aynı durumlar başka partilerde olsun onları da haberleştirmekten kesinlikle çekinmeyeceğimizi bilmenizi isterim.
Konumuza gelmek gerekirse, Mustafa Çağlayan’ın bugün yapmış oluğu belgeli açıklama gerçekten bana “Mustafa Çağlayan’ın hezeyanları” dedirtti.
Kendisi ile ilgili yapılan suçlamalara Savcılık tarafından kavuşturma verilmiş.
Kavuşturma sebebi de alınan paranın parti hesabına geçmiş olmasıymış.
Tamam yasalar bakımından kavuşturma verilmesi normal.
Ak Parti İl Başkanı Zeki Tosun; “Para partinin kasasına girdi” dedikten sonra sıkıntı yok.
Peki parti tüzüğü ile vicdanları nasıl rahatlatacaksınız?
İşte asıl mesele burada;
Ne diyor parti tüzüğü; “Hiçbir ilçe başkanı veya yönetici kendi hesabına bağış adı altında para alamaz.“
Şimdi Ak Parti Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan’a kamuoyu adına soruyoruz?
Ak Parti’ye yapılan bağışı kendi hesabını aldın mı? “Bal gibi de aldın?”
Ak Parti’ye ait olup olmadığı bile bilenmeyen bir makbuzu yabancı şirkete kestin mi? “Çatır çatır kestin?”
Peki bu parayı Ak Parti hesabına ne zaman geçtin?
Dur onu da söyleyeyim İmza Gazetesi isimsiz bir şekilde bu haberi gündeme getirdikten sonra.
Yapılan bağış Mustafa Çağlayan’ın hesabına geçiyor, yaklaşık 2 ay sonra partinin hesabına aktarılıyor.
Adama sorarlar değil mi? “Bu para iki ay niye sende duruyor?“ Diye…
Tabi bu soruyu da benim sormam yanlış olur.
“Bunu Ak Parti İl Başkanı Zeki Tosun’un sorması lazım” diyeceğim ama hemen aklıma, domino taşlarının etkisi adı altında paylaşılan video geliyor.
Eğer iftira atıyorsam mahkemeye verebilirsiniz ama “Ev adresimi yayınladı diye değil, bize iftira atıyor diye verin.”
Böylesi daha anlamlı oluyor.
Şimdi bunca şeylerden sonra biz bu haberlerle partiye zarar veriyormuşuz.
Niyetimiz belliymiş.
Ne yapalım, yazmayalım mı? Yapılan algıya sessiz mi kalalım.
Bu partiye zararı biz mi yoksa bu iddialar ile gündeme gelen siz mi zarar veriyorsunuz?
Savcılık bu duruma kavuşturma veriyor ama vicdanlar nasıl verecek bu kavuşturmayı onu bilmiyorum.
He bu arada kulağımıza gelen bir dedikoduyu da sizinle paylaşmak istiyorum.
Mustafa Çağlayan yakın çevresine; “Beni Hamdi Uçar yaktı!” diyormuş.
“Onun demesiyle parayı hesabıma aldım” diyormuş.
Ne yapacaksın bu işler böyle galiba.
Birilerinin demesiyle yaparsan birilerinin demesiyle de gidersin.
“AZ DAHA SABIR!”
Bugün Devrek ilçesinden gelen bir fotoğraf gerçekten beni çok şaşırttı.
Koronavirüs hakkında onca uyarıya rağmen, uzmanların onca söylemlerine rağmen 60 yaş ve üzeri insanlar yan yana, kol kola Cumhuriyet meydanında güneşin tadını çıkarıyor.
Sayıları da azımsanmayacak kadar fazla.
Öncelikle şunu bilmeliyiz.
Bu öyle bir durum ki, herkes birbirinden sorumlu.
Birine bulaşan bir virüs diğer insanları etkiliyor.
O yüzden çok önemli işimiz olmadıkça, özellikle yaşlılarımız dışarı çıkmayın.
Çünkü bu süreci hep birlikte atlatacağız.
İlk önce Allah’a sonra devletimize güveniyoruz.
Bu illeti en az hasarla ülkemizden atacağımıza inancım tamdır.
Az daha sabır…